Önce hayır.
Hayır, çünkü ülkemizde insanların düşüncesini yoğuran ve yönlendiren yüzlerce yıllık Yaşam Felsefesi, İslamiyet, zaten doğduğumuzda bizlere verilmiş durumda. Bir yenisine neden gerek duyulsun? Değil mi?
Ancak, biraz daha düşünürsek, evet! Evet.
Evet, hatta Türkiye Cumhuriyetinde yaşayanlar için yeni bir yaşam felsefesi ve onun getireceği ( getirdiği ) yeni bir yaşam biçiminden söz etmek, adlandırmak ve yaymak bir zorunluluk, bir mecburiyet, bir yükümlülük, bir farz haline gelmiştir.
Çünkü halen uygulanan yaşam biçimi, kişisel ve toplumsal huzuru sağlayamamaktadır. Tam tersine bu yaşam felsefesinden çıkmak isteyen çok sayıda modern insan bulunmaktadır.
Bugün Türkiye Cumhuriyetinde var olan eski yaşam felsefesi yani İslamiyet topluma huzur, dirlik, düzenlik, mutluluk getireceği yerde, anlamsız tartışmalarla, sürekli ayni konularla, eskimiş kavramlarla, zıtlaşmalarla, çağ dışı önerilerle, Türklüğü horlayan demeçlerle, Türkçeyi aşağılayan konuşmalarla, huzuru bozmakta, ülkeyi geriye götürmekte ve ikiye bölmektedir.
Türklam Yaşam Felsefesinin yazarı Türkiye’de bugün uygulanan iki felsefenin yani isim verirsek, İslamiyet’in ve Laikliğin, anlaşamayacakları havasını vermelerine karşın, esasında, temelde, anlaştıkları kanısına varmıştır.
Çünkü anlaşmazlık vardır havasını doğuranlar felsefeler değil bu karmaşadan yararlanmak isteyen çıkarcı politikacılardır, hiçbir şey üretmeyen din insanlarıdır.
Bunlar yani İslamiyet ve Laiklik, birbirlerinden ayrı, hatta birbirlerine zıt, birbirleriyle bağdaşması olanaksız ve hatta ne yazık ki birbirlerine düşman felsefelerdir, izlenimi yaygındır. Bu yanlış izlenimi hiçbir şey üretmeyen, konuşarak karın doyuran din insanları ve bu durumu oya çeviren politikacılar körüklemektedir.
Yazara göre, düşünce bazında, kişiler bazında değil, düşünce bazında, bu felsefelerin ortak bir çizgide buluşmaları olası değil gibi gözükmekteyse de Türkiye Cumhuriyetinin 1937 yılından beri sürdürdüğü laiklik deneyi, uygulamada, bu iki felsefenin anlaşabileceklerinin ve anlaştıklarının gözler önünde duran en somut kanıtıdır.
Herkes çok mutlu yaşıyordu ülkemizde özellikle 2000 li senelerden önce. Ülkede huzur vardı, Müslümanlık vardı, Laiklik vardı, Milli Bayramlar vardı, Dini Bayramlar vardı, kimse kimseye karışmazdı, başörtüsü de giyilirdi bikini de. Kanıt basitçe budur. Gözler önündedir.
İşte, her ikisi de, toplumumuzun değerleri olan, Müslüman ve laiklik anlayışlarını birleştirerek, ikisinden de parçalar alarak, ülkeye ve daha da önemlisi kişilere mutluluk, huzur ve barışı getirecek bir sentez yapısıyla Türklam Yaşam Felsefesi tanıtılmak ve onun yaratacağı Türklam Yaşam Biçimi oluşturmak arzu edilmiştir.
Türklam’ın konusu ve hedefi budur.