TÜRKLAM ATATÜRK DEVRİMİDİR

T

Önemli bir önerim var. Türklam’ın, Atatürk’ün başlattığı Türk Devrimlerinden birisi sınıfında düşünülmesi ve öyle kabul edilmesidir.  Hatta denilebilir ki sadece birisi değil de toplu paketinin sonuncusudur, desek!  Sadece adlandırmada biraz gecikme var, o kadar.

Yani yazı devrimi, medeni kanun gibi devrimler teker teker birbiri ardına geldiler. Ne var ki devrimlerin sonunda ortaya çıkacak, doğacak bir bebek yoktu, bebek ortaya atılan devrimin kendisi idi ve adı da vardı: Yazı Devrimi ve diğerleri.

Laiklik devrimi ise öyle değildi. Ortaya yeni kişilik, yeni karakter çıkacaktı. Bunun için ise zaman gerekliydi. Laiklik devrimi yeni doğandı. Bebekliği yaşayacak sonra erginlik ve en sonunda olgunluğa erişecekti. Ad olgunlukta verilecekti.  En azından sevgili Atatürk’ün böyle düşündüğüne inanmak istiyorum. Sonunda ona bir ad vererek devrimlerini taçlandıracaktı inancındayım. Nasıl bir ad vereceğini bilemiyorum, kimse bilemez. Ne var ki Türklam gibi özetleyen ve toparlayan bir ad olurdu. Ömrü yetmediği için bu adı ortaya atamadı; ben böyle düşünüyorum. Ömrü yetseydi kesin Türklam’dan daha iyi bir adlandırma yapardı. Ne var ki Türklam’da toparlayıcı bir ad. Güzel bir ad! Üstelik Türk ve Türkçeye yakışan bir ad! Bu konuyu özetlersem, Türklam’ın Atatürk Devrimlerinin sonuncusu kabul edilmesini öneriyorum. Var olan bir çocuğun adıdır Türklam; bizim adımız ve kimliğimizdir.

Düşünmek ve tartışmak gerekebilir. Ayni konuyu bir kez daha başka bir açıyla anlatayım.

Şöyle ki yazı devrimini ele alalım. Yapıldıktan sonra uzun yıllar farklı bir karakter kazanması beklenmeyen bir devrimdir. Bir kere yapılır ve biter. Aynen şapka devrimi gibi, diğerleri gibidir. Oysa laiklik devrimi hemen sonuç alınabilecek bir devrim değildir.

Laiklik devrimi ancak uzun süre geçtikten sonra, yıllar, on yıllar hatta yüz yıl geçtikten sonra sonuç alınabilecek bir devrimdir. Düşünün ki devleti din yasalarının yönettiğine inanan insanlar var. Dinleri değişmeden din yasalarını değişmesini istemeyenlerin çıkması ve bu kişilerin yer altına inerek muhalefet etmeleri doğaldır. Bunlar laiklikle savaşı seçeceklerdir. Bunlar taraftar kazanmak için yer altında örgütler kuracak, tarikat oluşturarak biat kültürü ile egemenlik kurmak isteyeceklerdir. Her devrim karşı devrimciler doğurur. Bu doğaldır.

Bu durumu bilmez mi Atatürk? Bilir tabii ama o işlerin doğal yoldan gitmesini arzu etti, Stalin gibi, Lenin gibi, Mao gibi yapmadı. Devrimlerimi oturtacağım diye katliam yapmadı.  Stalin ve Mao gibileri ne yaptılar? Tarih net biçimde yazıyor. Yeni düzen gelip devrimi yapan lider yeniliği yerleştirmek istediğinde, eskiye direnenlerin tamamını yok etti. Denir ki Lenin 20 milyon, Stalin 40 milyon Mao 80 milyon insanı ya öldürdü veya “ yeniden eğitti”. Böylece bu liderler karşılarında hiç muhalefet olmayan, eskiyi hiç bilmeyen, tamamen yeni rejimi tanıyan yüz milyonlarca yeni yurttaşa sahip oldular ve devrimleri muhalefetsiz yerli yerine oturdu.

Atatürk de bunu yapabilirdi ama o insancıl, insanları ve toplumu seven, saygı gösteren bir kişiydi. Savaş için söyledikleri anlamlıdır. Atatürk ,“Cana kastedilmedikçe savaşmak canavarlıktır,” anlamına konuşan, büyük savaşlar kazanan mareşallerinden birisidir.  İnsan öldürmek yerine insanların yeniliği okuyarak kabul etmesini bekledi çünkü getirdiği yenilik gerçekten insanlara hizmet ediyor, adalet ve eşitlik; kardeşlik ve sevgi getiriyor; liyakat sahibi olanların yükselmesini sağlarken hırsız, hain, budala ve tembelleri sosyal devlet ile koruyordu.  Halkının bunları anlayacağına inandı. O gelmiş geçmiş en büyük insanlardan belki de birincisiydi. O katil değildi. Bu nedenle laiklik devriminin saygı ve sevgi çerçevesi içinde kabulünü ve yaygınlaşmasını bekledi. Yaşamında da laiklikle ilgili bilgiler böyle görünüyordu ve mutlu öldü.

Kanımca, ölümünden sonra yaygınlaşan laikliğin, yeni yetiştirdiği çocuklarınca bir isim verilerek yüceltilmesini ummuştu.  

Türklam işte bu isimdir ve Atatürk’ün getirdiği laikliğin felsefesini yapar ve laikliğin getirdiği yaşam biçimini tanımlar.

About the author

Dr. Erdem Alptuna

Erdem Alptuna tıp doktoru ve üniversite doçentidir.
Dr. Alptuna, Atatürk Devrimlerine uyum sağlayarak yaşayan insanların Yaşam Biçimine ve Felsefesini inceledi ve ortaya başka bir yaşam biçimi çıktığını kavradı. Bu yeni yaşam biçimine Türklam adını yakıştırdı. Ayrıca bugüne ve dünyaya daha iyi uyum sağlayacak birkaç yeni kural daha getirdi.
Dr. Erdem Alptuna bu blog’da, bu makaleler ile Türklam Yaşam Felsefesinin kurallarını anlatıyor. Cumhuriyetin kaya gibi sağlam yaşaması için Türk, Türkçe ve Türklam’a gereksinim vardır diyor. Türklam bir din değildir. Ama benzer bir Yaşam Felsefesi ve bu felsefeden doğan bir Yaşam Biçimidir. Dr. Alptuna herkesi makaleleri sürekli okuyarak Türklam’ı öğrenmeye davet eder. Beğenenlerin de kendilerini Türklam’ım adıyla tanımlamasını önerir.
Türkiye, Türk, Türkçe ve Türklam Dr. Alptuna’ya göre Atatürk Devrimlerinin doğal sonucu, Türk Devrimlerinin en son halidir.

Add Comment

Dr. Erdem Alptuna

Erdem Alptuna tıp doktoru ve üniversite doçentidir.
Dr. Alptuna, Atatürk Devrimlerine uyum sağlayarak yaşayan insanların Yaşam Biçimine ve Felsefesini inceledi ve ortaya başka bir yaşam biçimi çıktığını kavradı. Bu yeni yaşam biçimine Türklam adını yakıştırdı. Ayrıca bugüne ve dünyaya daha iyi uyum sağlayacak birkaç yeni kural daha getirdi.
Dr. Erdem Alptuna bu blog’da, bu makaleler ile Türklam Yaşam Felsefesinin kurallarını anlatıyor. Cumhuriyetin kaya gibi sağlam yaşaması için Türk, Türkçe ve Türklam’a gereksinim vardır diyor. Türklam bir din değildir. Ama benzer bir Yaşam Felsefesi ve bu felsefeden doğan bir Yaşam Biçimidir. Dr. Alptuna herkesi makaleleri sürekli okuyarak Türklam’ı öğrenmeye davet eder. Beğenenlerin de kendilerini Türklam’ım adıyla tanımlamasını önerir.
Türkiye, Türk, Türkçe ve Türklam Dr. Alptuna’ya göre Atatürk Devrimlerinin doğal sonucu, Türk Devrimlerinin en son halidir.