Ben Türklamı yazarken, başlangıcında değil ama ortasına doğru, yani başlangıçtan 10 sene falan geçtikten sonra, Atatürk’ün de Türklam biçimi bir düşünce yapısını, yaşam biçimini oluşturduğunu, böyle bir yola gittiğini düşünmeğe başladım.
Beni, Atatürk de Türklama doğru gidiyormuş, diye düşündürten en önemli nokta, devrimlerini, uzun bir zaman birimi içine yaymış olması.
Demek ki hepsi birden aklına gelmemiş. Benim de gelmemişti. Devrimlerini aralıklarla, zamana yayarak gerçekleştirmiş olması. Eh, insanın aklına çözüm zamanla geliyor. Ben de öyle yapmadım mı?
O Önüne çıkan problemleri teker teker çözmüş. Ben de yavaş yavaş, teker teker çözmedim mi? Zaman içine yaymış, acele etmemiş.
Zaman içine yaymadım mı? Acele ettim mi? Sabırlıymış. Sabır göstermedim mi?
Atatürk için ihtilalci veya devrimci diyenlere eklemeleri için yeni bir tanım sunmalı diye düşünüyorum şimdi.
İhtiyatlı devrimci, gibi! Haydi, daha çocuksu bir değim bulayım: Süper ölçülü devrimci.
Atatürk Türklama ulaşır mıydı, bilinmez. Ben neden ulaşırdı diyorum? Türklamı yazarken geçirdiğim aşamalara benzer aşamalar tanıdım da ondan. Bakınız:
Cumhuriyetin kurulması 1923 senesinde. Aradan 1 sene geçiyor ve 1924 de halifelik kaldırılıyor. Bir süre sonra şeriat mahkemeleri kaldırılıyor.
Arada geçen senelerde neler gördü, neler düşündü? Neler değişti?
Bir süre daha bekliyor ve 1925de din-devlet ile ilgili işlerin konuşulduğu, arkadaşlıkların kurulduğu, çıkarların bağlandığı tekke, zaviye ve türbeler kapatılıyor. Sonra bekliyor.
Medeni kanun bir yıl sonra, 1926 da geliyor. Kuranın birkaç sayfası daha görevden alınıyor.
Borçlar kanunu birkaç sayfayı daha işlev dışına itiyor.
Din İşleri Bakanlığı 1926 da kuruluyor. Halifelik kaldırılınca kurulması gerekmez miydi Diyanet İşleri Genel Müdürlüğünün?
İki senelik bekleme ne için? Bence, düşünme için.
Ne oldu? Ne yaptık? Nereye gidelim bundan sonra?
Atatürk önüne çıkan problemleri doğru hamlelerle aşıyor. Yanlışı neden yok? Çünkü önünü göremeyince bekliyor.
Düşünce olgunlaşınca, bilmem, belki de halkın tepkisine bakıyor, belki bazı başka göstergeleri izliyor, doğruyu bulduğunu anlayınca harekete geçiyor.
Giderek Arap Dininin yüzyıllardır kullandığı yasalar yok ediliyor ve yerine batıdan alınanlar yerleştiriliyor.
Bütün bunlar İslamiyet’te reform değil mi?