Dil eşittir onur.
Dilini terk etmek onursuzluktur, şerefsizliktir.
Dil davası, uzun süren davadır.
Atatürk, Türkçeyi, Arapçanın etkisinden, Farsçanın metkisinden kurtarırken, genelde bu durumu küçümseyen Türk aydını, kendi topraklarında halkının kullandığı sözcükleri tarayacağı yerde, kendi yeğen uluslarından alacağı sözcükler ile dilini zenginleştireceği yerde, bir Türkiye Cumhuriyeti Türkçesi yaratacağı yerde, batı dillerinden alıntılar yapmıştır; Türkçeyi aşağılamış ve Osmanlıca denen ara dile tutunmaya çalışmıştır.
Giderek Türk dilinin, bilim dili olamayacağını iddia eden kof bilim adamları çıkmıştır.
Hatta özgür ulusal topraklarımız üzerinde başka dille eğitim yaptıracak kadar sersem yöneticiler çıkmıştır ortaya.
Belki de satın alınmıştır, bu kişiler; unutmayın satın alma sadece para ile olmaz, ruhsal rüşveti, mevkii rüşvetini küçümsemeyin.
Ben bilemem ama sizler ilerideki senelerde öz geçmişlerini araştırıp bulabilirsiniz. En çarpıcı kanıtım şu: Amerikan Dış İşleri Bakanına Türkiye’deki 1980 darbesini bildiren bir yetkili, “our boys did it” demiş. Gazeteler yazdı. Resmi arşivden yayınlandı. Yani, “bizim oğlanlar becerdi”. Ne demek ben anladım. Yukarıda yazdığım gibi kimin satın alındığını seneler sonra öğreniyoruz.
Türkçe’nin etkisini azalttığınızda Türkiye’nin de etkisini azaltıyorsunuz.
Türkçe azalınca ülkenin bilim, matematik, fizik, felsefe, edebiyat ve siyasi bakımlardan dünyadaki etkinliğinin azaldığını neden göremiyorsunuz sevgili yurttaşlar, sayın yöneticiler?
Kimse sizlere yabancı dil öğrenmeyin, öğretmeyin demiyor ki!
Tam tersine, hem komşumuz olan ülkelerin ve hem de dünyada etkinliği olan ülkelerin dillerini zorunlu veya seçmeli dil olarak öğretelim. Hatta biraz daha az sosyal bilgiler veya benzer dersler öğretelim de ondan kalan zamanda bir yerine iki hatta üç yabancı dil öğretelim. Çocuklarımız akıllıdır, öğrenirler.
Ama eğitim tamamen Türkçe olmalıdır, o kadar!
Sizlere kendimden bir örnek vereyim. Ben bütün eğitimimi Türkçe yaptım, ne var ki ana dilim kadar İngilizce ve biraz daha az Fransızca bilirim. Hekim olarak bütün tıp dergilerini Türkçe kadar bu iki dilden de takip ederim. Ama eğitimimi Türkçe yaptım, hiç de eksik bir yanım olmadı.
Ancak artık gerçekleri, herhalde, görüyorsunuz! İrdeleme yetinizi kullanınız. Doğru yolu, siz, kendiniz bulunuz.
Haydi seferberliğe!
Haydi, ekin savaşına!
Haydi, Türkçeye dünya dil ailesi arasındaki seçkin yerini kazandırma uğraşına!
Türkçeyi bilim dili, ekin dili yapma savaşına!
Bu savaşın kalem, bilgi, planlama ve akılla yapıldığını anımsayın lütfen ama bu da bir savaş, hatta tabanca, top tüfekle yapılandan daha zordur.
Felsefe savaşının kolay bir iş olduğunu da kim söyledi? Savaşın kısa süren bir işlem olduğunu da nereden çıkardınız? Ne var ki en büyük zevkler, en büyük savaşların kazanılmasından sonra yaşanmaz mı?
Haydi, Türkçeyi Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının sevdikleri, saydıkları ve hepsinin konuştukları dil yapma uğraşına!
Haydi Türkçeye!
Haydi Türklüğe!
Haydi Türklam’a!
Dolayısıyla haydi Türklam savaşına!
Haydi, Türkleri aydınlatma, bilinçlendirme ve bir Türklam bayrağı, ulusal inanç bayrağı altında toplama savaşına! Kullanılanlar aletler kalem, silgi ve bilgisayar klavyesi.
Haydi, bir dil, bir ulus ve bir yaşam felsefesi, hepsi bir ve aynı, yaşamına!
“ Türk, Türkçe ve Türklam,
Taşıyor muazzam anlam.
Onlarla zengindir yaşam!