POLİTİKACILAR SAHNEDE

P

İkinci partinin seçime girmesinden sonra ortaya politikacılar çıktı.

İktidar değişince kurucu partinin ülke korumacılığı ve babalığı, bir yerde, ortadan kalktı. Kendini yeni sultan gören politikacılar doldurdu av bölgesini.  

Bu politikacıların iki ana hedefi vardı. Birincisi kendilerini zenginleştirmekti, ikincisi Türk Devrimlerini ortadan kaldırmak, hatta geri çevirerek halkımızı Araplaştırmaktı. İlk işleri dua ederken Türkçeyi ortadan kaldırıp yerine Arapçayı koymak oldu. Araplaştırmanın hedefi de bellidir. Arapça bilmeyen Türk halkı bilmediği dilden din kitaplarını ezberler ise aptallaşır ve böylece sürekli ayni dinci politikacıları seçer. Araplaştırma tekrar seçilmenin yolu oldu.

Bu iki hedefe ne yazık ki oy peşinde koşan, yaşadığı günü ve geleceği göremeyen, eksik, kötü eğitimli ve satın alınmağa hazır yurttaşlarımız katıldılar.  Laikliğe düşman, devleti içinden yıkan bir takım köstebekleri devlet eli ile yetiştirdiler.

Sizlerin oy vererek, yasa yapma hizmeti için seçtiğiniz bazı politikacılar, evrensel güncel yasalar yapamadılar çünkü bilgileri yoktu; var olan devrim yasalarını işletmediler, hırsızlık yaptılar, zimmete para geçirdiler, devlet bankalarını soydular, bankalar kapandı.

Millet Meclisinin görevi nedir? Yasar yapar.

Millet Meclisinin yasa yapma görevine ekler getirdiler. Millet Meclisini bir nevi yüksek yargı mahkemesi haline sokma icadını geliştirip bağımsız mahkemeleri bir kenara ittiler.

Çoğunluğu elde eden partinin kendilerinden olan hırsızı, uğursuzu, terbiyesizi, halka küfredeni, banka soyanı, kaçakçıyı yargıladığı bir garip mahkeme haline getirdiler.

Millet Meclisine seçilenler, kendileri hırsızlık yaptı, kendilerini yargıladılar ve kendilerini akladılar. Hepimiz yaşadık ve yaşıyoruz bunları. Böyle meclis mi olur?

Millet Meclisinde herkesin gözü önünde yandaşları binlerce kişilere bankamatik kartı ile çalışmadıkları halde paralar dağıttılar, kendileri yaptıkları bu muazzam hırsızlığı oyladılar ve mahkemeye taşınmasını engellediler. Nedir burası mafya meclisi mi?

Arkadaşları ayni alçak politikacıların oylarıyla kurtulup gerçek yargıdan kaçtılar. Yüksek mahkeme yüce divan gibi yüce isimleri ahlaksızlıklarına alet ettiler. Tek yüce mahkeme vardır o da Yargıtay. Eğitimsiz halkımız da bu tipleri yargılandı sandı.

Dahası da var. Diyelim ki bir siyasi parti var. Onun bir genel başkanı seçiliyor. Bir kere genel başkan seçildiniz mi artık küçük çaplı bir sultansınız. Kimse değiştiremez sizi siz arzu etmedikçe veya ölmedikçe.

Partiniz seçimi kazanırsa büyük sultansınız.

Partiniz seçimi kaybederse küçük sultansınız.  Bu adam artık o siyasi partinin her şeyi. Her şeyi. Diktatörü. Tek seçicisi. Parasını kullananı.

Parti içi seçim mi yapılacak? Bu parti genel başkanı yeniden mi seçilecek? Bu parti başkanı yeni seçimle gelecek parti başkanını seçecek delegeleri kendisi seçiyor. Böylece yine seçimle gelmesi garanti altındadır.

Genel seçimler mi yapılacak? Milletvekili seçecek sanıyor halk. Öyle değil ki! Bu genel başkan canını istediğini, emirinden çıkmayacağını bildiği kapı kullarını listeye koyuyor. O seçilen milletvekili artık milletin değil genel başkanın emrinden çıkmayan bir uslu fino köpeği.

Bir milletvekilinin aklı başına gelir de baş kaldırır ise, genel başkana karşı gelirse hemen parti meclisi toplanıyor, o başkaldıranı partiden atıp siyasi yaşamını söndürüyor.

Böyle siyasi parti mi olur? Bunun adı mafyadır. Mafya düzenidir. Demokraside böyle siyasi parti olmaz. Olursa orada demokrasinin zerresi bulunmaz.

Yargıyı işlemez hale getirdiler, politikacıların oyuncağı yaptılar. Savcıları ve yargıçları ahlaksız politikacılar tayin etti.

Yasaları saygı duyulmaz duruma düşürdüler.

Sizden görünüp size düşman oldular. Sonunda da siz-biz demeğe başladılar.

Bunların hepsini, hepsini, hepsini biliyorsunuz. Bunların hepsini üstelik ayrıntılarıyla birlikte yazardan çok daha iyi biliyorsunuz, eminim.

Hekimlik işlerim arasında, amatör felsefe kitabı yazarken veya tıp makalesi okurken, doğru söylemek gerekir ise, yukarıdaki yasa dışı politika faaliyetlerini yeterince izleyebildiğimi iddia edecek durumda değilim. Benim bilgim gazete sayfalarının öğrettiklerinden ibarettir ki hepsini de okuyamam zaten. Bu nedenle politikacıların yaptıklarını benden daha iyi biliyorsunuzdur. Yukarıda yazdığım demokrasilerde görülmeyen anormallikler gazetelerden okuduklarımın sadece bir kısmıdır.

Yukarıdaki nedenlerle, Atatürk’ün getirdiği devrimlerin sonucunda ortaya kendiliğinden çıkan ve benim Türklam adını yakıştırdığım yaşam biçimine kural getirmemiz değiştirilen devrimleri ve kuralları düzeltmek ve yerine yenilerini getirerek Cumhuriyeti korumak için gereklidir. Ancak böylece Cumhuriyeti ve devrimlerini koruyabiliriz.  

Eğer kural koymazsanız, takımınızın ismini koymazsanız, nasıl oyun oynayacaksınız?

Takım olunca takım oyunu olur. Her takımın da kuralları vardır. Bu nedenle Türklam takımı ayni zamanda kural getirmek zorundadır.

O yüzden, aklımın yettiği kadarı ile laik Müslüman yaşamımıza, yani Türklam’a, kendimce bazı kurallar getireceğim.

Bir kere adında anlaştıktan sonra, önereceğim kurullar, sonradan, koyacağım kuralları da değiştirebilirler. Ülkenin yararına olduktan sonra, kuralların değiştirilmesi, zamana uygunluk sağlayacağından çağdaşlık ve doğruluk getirecektir.

Türklam dışında yaşam felsefesi getirenlerin ister sağcı, ister solcu, ister dinci, ister komünist;  tuzaklarına yenik düşmemek için okuyunuz, yazınız ve düşünce yapınızı olgunlaştırınız ve Türklam’ın ileride yazacağım kurallarını öğreniniz.

Başka felsefelerin ruhsal, başka ulusların siyası ve dinsel tuzaklarından korununuz.

About the author

Dr. Erdem Alptuna

Erdem Alptuna tıp doktoru ve üniversite doçentidir.
Dr. Alptuna, Atatürk Devrimlerine uyum sağlayarak yaşayan insanların Yaşam Biçimine ve Felsefesini inceledi ve ortaya başka bir yaşam biçimi çıktığını kavradı. Bu yeni yaşam biçimine Türklam adını yakıştırdı. Ayrıca bugüne ve dünyaya daha iyi uyum sağlayacak birkaç yeni kural daha getirdi.
Dr. Erdem Alptuna bu blog’da, bu makaleler ile Türklam Yaşam Felsefesinin kurallarını anlatıyor. Cumhuriyetin kaya gibi sağlam yaşaması için Türk, Türkçe ve Türklam’a gereksinim vardır diyor. Türklam bir din değildir. Ama benzer bir Yaşam Felsefesi ve bu felsefeden doğan bir Yaşam Biçimidir. Dr. Alptuna herkesi makaleleri sürekli okuyarak Türklam’ı öğrenmeye davet eder. Beğenenlerin de kendilerini Türklam’ım adıyla tanımlamasını önerir.
Türkiye, Türk, Türkçe ve Türklam Dr. Alptuna’ya göre Atatürk Devrimlerinin doğal sonucu, Türk Devrimlerinin en son halidir.

Add Comment

Dr. Erdem Alptuna

Erdem Alptuna tıp doktoru ve üniversite doçentidir.
Dr. Alptuna, Atatürk Devrimlerine uyum sağlayarak yaşayan insanların Yaşam Biçimine ve Felsefesini inceledi ve ortaya başka bir yaşam biçimi çıktığını kavradı. Bu yeni yaşam biçimine Türklam adını yakıştırdı. Ayrıca bugüne ve dünyaya daha iyi uyum sağlayacak birkaç yeni kural daha getirdi.
Dr. Erdem Alptuna bu blog’da, bu makaleler ile Türklam Yaşam Felsefesinin kurallarını anlatıyor. Cumhuriyetin kaya gibi sağlam yaşaması için Türk, Türkçe ve Türklam’a gereksinim vardır diyor. Türklam bir din değildir. Ama benzer bir Yaşam Felsefesi ve bu felsefeden doğan bir Yaşam Biçimidir. Dr. Alptuna herkesi makaleleri sürekli okuyarak Türklam’ı öğrenmeye davet eder. Beğenenlerin de kendilerini Türklam’ım adıyla tanımlamasını önerir.
Türkiye, Türk, Türkçe ve Türklam Dr. Alptuna’ya göre Atatürk Devrimlerinin doğal sonucu, Türk Devrimlerinin en son halidir.