Atatürk yaşadığı için ve laik olduğumuz için.
Yoksa İslamiyet’te gerçekten ümmet ve dil önceki makalemde anlatıldığı gibidir.
Esasında bu süreci ikiye bölebiliriz. 1. 1950 öncesi ve 2. 1950 sonrası
- 1950 öncesi:
Dünya tarihinde halkının çoğunluğu Müslüman bir devlete ilk kez laiklik getirildi. Teşekkürler Büyük İnsan Atatürk.
Bir yerde bu işlem psikolojik ( bireysel ) ve sosyolojik ( toplumsal ) deneydir ve sonucunda bugünkü Türkiye çıkmıştır ortaya.
Bizler hem Müslümanız ve hem de laik; benim önerdiğim isimle, Türklam.
Laiklik ilkesi getirildiğinde kişiler otomatikman laik ortamda yaşamaya başlamışlar. Zaten Müslümanlar. İki kimlik bir arada işlemeğe başlamış.
İşte hem Türk kalıp hem de Türkçe konuşabilmemiz laik ortamda yaşadığımız için gerçekleşmiştir; o kadar basittir.
Gerisini de kimse düşünmemiş anlaşılan…
Yani önünü arkasını, ötesini berisini kimse düşünmemiş anlaşılan.
İslam dini laik olamaz, çünkü kendisinin anayasası vardır ve adı şeriattır ve bu anayasada laiklik yoktur kimse dememiş ve anlaşılan düşünülmemiş.
Düşünenler varmış ve gizlenmişler, yer altına inmişler, gizli cemaat ve tarikatlar halinde yaşamışlar, kendilerini belli etmemişler, laik görünüp laikliğin nimetlerinden yararlanmış, laiklikten nefret etmişler.
Bu nedenle, laik olan Müslüman olmaz demek kolaydır da doğru değildir çünkü görüyorsunuz, teori ile pratik bir arada gitmiyor.
Tamamen modern giyimli ve felsefeli bir laik hanım Müslümanım diyor ve asla Arapça konuşmayı, Arap milletinin bir bireyine dönüşmeyi istemediği gibi asla bir erkeğin 4. eşi de 2. eşi de olmak istemiyor ve İslam şeriatını da kesinlikle ret ediyor.
İşte buyurun size bir Türklam.
Teorik olarak belki doğrudur ancak de facto, gerçek anlamda, pratikte, ortada hem laik insanlar var ki bunlar kendilerini Müslüman görüyorlar ve hem de Müslüman Müslümanlar var ki bunlar laikliği istemiyor görünüyor, Müslümanlıktan para kazanıyor, laikliğin nimetlerinden yararlanıyor.
Gerçektir ki o halde toplumumuz gerçekten laik Müslüman ve Müslüman Müslüman insanlar içermektedir.
İşte laik Müslümanlar da Müslüman Müslümanlar da Türkçe konuştukları için, Cumhuriyetin belirli bir süresi boyunca Türkçe de devam etmiş Türklüğün yüceltilmesi de devam etmiş.
Ben bu süreci 1950 öncesi olarak tanımlıyorum.
Bu süreçte, kanımca en önemli olay, Demokrat Parti gibi Atatürk ilkelerinden uzaklaşan partinin iktidara gelmesinden de önemli olay, İsmet İnönü’nün hayatta kalmasıdır.
Atatürk ölmüştü ama İsmet İnönü yaşıyordu ve o denli saygı duyuluyordu ki kendisine, onun varlığı, Atatürk sürecinin sürmesini ve laikliğin daha da oturmasını sağlamıştır.
Türklam, farkında olunmadan, bu süreçte daha da sağlamlaştı çünkü İsmet İnönü yaşıyordu. O yaşarken öyle bir ağırlığı vardı ki Atatürk Devrimlerinden sapmayı, aşırı sapmayı kolayca göze alamazdı, alamadı.
Kanımca Türklam yaşamı bu süreçte daha geniş kitlelerce benisendi.