Atatürk, eğer İslam dininde yaptığı değişikliklere reform adını takmıyorsa, demek ki reformu istemiyor ise, peki ne istiyor? Halk zaten çoğunlukla laik olmuş. Artık bir kadın ile evleniliyor, kadın hakları var. Kadın mirastan pay alıyor. İslam dini en önemli yapısı olan şeriattan yoksun. Kurallarının çok azı, o da göstermelik olarak uygulanır ve İslam dininde gelmiş, geçmiş en büyük reform gerçekleştirilir de neden reform denmez, yani, pardon, neden reform yok, denir? Neden bir isim takılmaz? Neden reform tanınmaz? Neden var olana yoktur denir? Bilmem? Siz biliyor musunuz? Ben hem bilebiliyorum ve hem de bilemiyorum. Kesin değil...
SÖYLEŞİ – DEVAM
Henüz devletle ilgisi yok, ancak 1931’de laiklik, Cumhuriyet Halk Partisinin 6 okundan birisi haline getiriliyor. Böylece gelecek hakkında bir ışık yanıyor. Ancak Atatürk bekliyor. Ne bekliyor? Herhalde bazı göstergeleri var, sadece kendisinin bildiği, onlara bakıyor. Laiklik gelecek ve ülkedeki en büyük devrim yapılacak ama öyle yapılacak ki devrim niteliğinde olmayacak. Uyuyan dev uyandırılmayacak mı yoksa? Şimdi bilinmez ki! Değişiklik gelecek ama değişiklikmiş gibi olmayacak. Reform olacak ama reform gibi olmayacak. Neden? Yanıtı hepiniz biliyorsunuz… CHP’nin laik olması sindirildikten çok sonra, ancak 1937 de laiklik anayasada...
SÖYLEŞİ – DEVAM
Kuran’ın Türkçeleştirilmesi, ezanın Türkçeleştirilmesi reform değil mi? Zaman içine yayılıyor ve Atatürk bunlar için reform adını kullanmıyor. Dinde reform yapalım diyenlere de karşı çıkıyor. Dinde reform istemiyor anlaşılan. İyi de ne istiyor o zaman? Reform yapmışsın zaten! Adını neden koymuyorsun? Ne bekliyor? Herhalde niyeti reform değil, diye düşünebilirsiniz de zaten reformları yapmış ve yapıyor. Atatürk’ün yaptıklarından sonra 1928 de bir de komisyon toplanıyor ve bu komisyon dinde reform yapalım diyor, dinde reformu istiyor. Atatürk reddediyor. Dinde reform olmaz diyor. Acaba niyeti ne? Devrimlerle birlikte giderek...
SÖYLEŞİ – DEVAM
Ben Türklamı yazarken, başlangıcında değil ama ortasına doğru, yani başlangıçtan 10 sene falan geçtikten sonra, Atatürk’ün de Türklam biçimi bir düşünce yapısını, yaşam biçimini oluşturduğunu, böyle bir yola gittiğini düşünmeğe başladım. Beni, Atatürk de Türklama doğru gidiyormuş, diye düşündürten en önemli nokta, devrimlerini, uzun bir zaman birimi içine yaymış olması. Demek ki hepsi birden aklına gelmemiş. Benim de gelmemişti. Devrimlerini aralıklarla, zamana yayarak gerçekleştirmiş olması. Eh, insanın aklına çözüm zamanla geliyor. Ben de öyle yapmadım mı? O Önüne çıkan problemleri teker teker çözmüş. Ben de yavaş yavaş, ...
SÖYLEŞİ
Değerli okuyucular, sevgili düşünürler, işte böylece Türklamı bitirdik. Evet, sizlere Türklam adıyla anlatabileceklerim bitti. Okudunuz ve düşündünüz. Türklamı bütün yüreğimle ve ciddiyetimle yazdım. Süresi Söyleşi’ye kadar 18 yıldır. Epeyce uğraşmışım değil mi? Az süre değil, tam 18 sene.. Bir de yazar olarak, okuyucu ve düşünür ile biraz daha az resmi, biraz daha az ciddi, biraz da dertleşme havasında bir son söz yazıp içimi dökmek istedim. Adını da söyleşi koydum. Söyleşi tam bir SONSÖZ. Söyleşi sanıyorum 20 sahife kadar yer alıyor. Ben tamamını bir kerede yayınlamayacağım. Sayfalara bölerek bir iki hafta içinde...
YALNIZLIK
Türklamı kabul edenler! Yalnızlık korkulacak bir olgu gibi gelebilir. Çünkü eski grubunuz büyük olasılıkla sizden ayrılacaktır. Türklamı kabul edince eski inançların size armağan ettikleri yoklaştı; buhar oldu havaya karıştı; ama zaten gerçek değillerdi; inanınız. Yalnız kaldınız gibi gelecek. Ne var ki ayrılanlar sizi siz yapmıyordular ki! Yalan varlıklar, olmayan varlıklara inanmak mı daha doğru, yalnızlığınızı fark edip de anlayıp da durumu kabullenmek mi? Uzun yıllar birlikte yaşamış çiftler gördüm. Eşlerinden birinin ölmesi geride kalanı ürkütüyor. En büyük korkularını yalnız kalmak oluşturuyor. Böyle birisi ile...
SAF YOKLUK VAR OLABİLİR Mİ
Saf yokluk var olamaz. Baştan beri olmamıştır. Saf yokluk var olamaz ve hiç olmadı. En az varlık bile mutlak yokluğun var olmadığını gösterir. Gazın varlığı bile, yokluğun varlığı bile saf yokluğun var olmadığını gösterir. Toz zerresinin zerresi bile varlıktır. Başlangıçtan beri en azın en azı var idi, çünkü yok var olamaz. En azın biraz üzerindeki bir varlığın biçimlenmesi bile zaman alır ki zaman bile bir varlıktır, o da bir birimdir. Zamanın varlığı bile saf yokluğun var olmadığını gösterir. İçinizdeki yaratıcının biçimlendirilebilmesi varlığa gerek duyar. Düşünceleri harekete geçiremediğimiz sürece yokturlar. Eylem...
KENDİNİZİ DİZGİNLEYİN
Geçen makalenin sonunda, kolay gelsin, başlayın dendi. Ancak yaşamımız kendi elimizde artık diye de vurup kırmağa başlamayın lütfen. Ilımlılık kolay elde edilen ve çabuk gelen bir beceri değildir. Bu nedenle, kendinizi dizginleyin, aşağıda sayılanları akılda tutun ve uygulayın. Bunlarsız da Türklam olunmaz. Türklam bireyleri, yaptıklarınızdan ve başarılarınızdan gurur duyun ancak bu gururu başkalarını incitecek ve zarar verecek biçimde belli etmeyin, hissettirmeyin. Türklam bireyleri, açgözlü olmayın. Hepiniz ayni gemidesiniz, başkasından çaldıklarınız geminin fakirleşmesine yol açabilir. Gemi batarsa hepiniz batarsınız. Hırsızlık ve...
SEVİNÇ
Türklamı kabul edenler! Artık sevinin, çok sevinin! Mutlu olun! Bilinmeyenler ve var olmayan öteki dünyalar bitti sizin için. Sizin için artık ne cennet var, ne de cehennem. Sadece gördüğünüz ile sınırlı bu dünya var. Artık ne periler, ne cinler var. Ne batıla inanç, ne de benzer başka bir şey. Ne papa ve ne de halife. Ruhsal rahatlama isterseniz Mozart dinleyin veya Zeki Müren. Film izleyin. Dans edin. Yürüyüş yapın. Spor yapın. Bir siz varsınız ve bir de çalışma, namus, düzen ve yasalar ile sınırlanmış bildiğiniz dünya var. Artık bilinmeyenden korkmayın. Artık kul yani köle değilsiniz. Kaderinizi elinizde; o halde çalışın...
KORKU
Türklamı kabul edenler! O çizginin Türklam tarafına geçenler: Korkun! Korkun artık, korkun. “Türklamım artık,” dediğiniz andan itibaren, etrafta, sizi felaketlerden, yalandan ve dolandan kurtaracak yüce bir güç bulamayacaksınız. Ben hesabımı Allah’a veririm, öbür dünyada veririm diyemeyeceksiniz artık. Ne yapacaksınız şimdi? Korkacak mısınız? Evet. Alışıncaya kadar evet! O halde korkun artık, korkun. İlk kez, bu akşamı ve yarını yaşayın, bakalım ne olacak? Türklamı kabul ettiğiniz bu ilk akşam çok korkacaksınız, biliniz. Ne büyük azap! Ne büyük sıkıntı! Ne büyük korku bu! Şu koskocaman dünyada yapayalnız kaldınız. ...