İşini yaparken, hangi dinden olursa olsun, dinsel eğilimlerini bir yana bırakarak, Cumhuriyetin laik yasalarını uygulayanlar laik kişilerdir.
Laik kişinin düşünce yapısı dinsel kalıp içermez.
Laik kişinin yaşamında dinsel davranış kalıbı bulunmaz.
Laik kişinin konuşması dinsel değimler içermez.
Laik kişi dini kişilerin tehditlerinden korkmaz, çekinmez, yılmaz.
Laik kişi, kadın veya erkek, adam gibi adamdır.
Ana, baba, çocuk, eş olmadan önce, her şeyden önce Cumhuriyetin neferi, yurttaşı, koruyucusu ve düzenleyicisidir.
Laik kişi Türklam’dır.
Ülkemizin en önemli eksiğinin bir kısmı evrensel yasaların yokluğudur; diğeri ise yasaların varlığı veya yokluğu değil, uygulanmamasıdır.
Konu burada mı düğümlenmektedir?
Yasa var ama kişi mi uygulamıyor? Cumhuriyetin yasasını bir kenara bırakıp yöneticinin buyurduğu dinin kuralını mı uyguluyor veya yasaları görmezden mi geliyor? Hata yasayı uygulamayan kişide midir? Kesinlikle, evet. Bu kişiler laik de değildir, yurttaş da değildir. Hırsızlık mı yapıyor? Bu kişi laik de değildir, yurttaş da değildir, adam bile değildir.
Demek ki yasada cezai işlem eksik bırakılmış veya yönetici korkusundan uygulanmıyor ama bu başka bir konu.
Türklam’ın yazarı, esas eksikliğin Türklam Felsefesi geliştirilmemesi ve ona bağlı Yaşam Biçimi oluşturulmamasındandır diye düşünmektedir.
Türklam ile birlikte, laik kişiler, laiklik eğitimi alacaklar ve dini eğilimlerine bakmaksızın Yaşam Biçiminin bir parçası olarak Cumhuriyetin evrensel yasalarını uygulayacaklardır. İşte o kadar.
Hırsız ve uğursuzların tamamı hapse girecek ve bu yılanlar Türklam yaşam biçiminde bir daha başlarını inlerinden çıkaramayacaklardır. Türklam geldiğinde dinciler tarihin tozlu sayfalarında yerlerini alacak ve bir daha güzelim vatanımızı pisletemeyeceklerdir.
LAİK KİŞİLİK:
İşini yaparken, hangi dinden gelirse gelsin, dinsel eğilimlerini yaptıkları işe yansıtmak isteyen kişilere laiklik görevlerini ve yükümlülüklerini anlatan ve laiklik ilkelerini uygulatmada direnen kişi laik kişilik sergilemektedir veya kişiliği laikleşmiştir denebilir.
Burada, anladığınız gibi, kişiliği, karakter anlamında kullanıyorum.
Bu kişiler baskı ve dayatma karşısında gerilemezler, pısırıklaşmazlar ve görevlerini laikliğe uygun yapmayanları uyarır ve gerekir ise evrensel Cumhuriyet yasalarının yapılması ve uygulanması için diretirler ama tabii yasalar da laik yani Türklam yasaları olacak ki uygulanacak.
Din kuralları ve yasaları Cumhuriyetimizin asla bir parçası veya yasaları değildirler.
Türklam yüzdeleri belirledikten sonra, yasalar da uygulanır duruma getirildikten sonra kişilik problemi kalmayacaktır, gibime geliyor.
Yumuşak geçiş çok önemli.
Atatürk laikliği getirdiğinde, medeni kanunu uygulatmaya başladığında geçiş yumuşaktı, ne savaş çıktı ne de kargaşa. Artık Atatürk ve onun güneş gibi etrafa yaydığı saygı ve sevgi doğuran kişiliği yok ama sizler, onun yetiştirdiği laik kişiler varsınız ya; yeterlidir.
Ancak yumuşaklık gevşeklik değildir.
Gördük ki parlamenter demokrasi rejimi altında 2000 yılına kadar ülke bu yumuşak geçişi yaşamıştır ve herkes çok mutludur.
ORTAM:
Laik kişilik laik ortamda yeşerir.
Dinsel baskı ortamında, baskının tipine göre, değişiklik gösterir.
Laik düşünce biçimi, laik felsefe, duyarlı, ince, kolay kırılabilir, kolay korkutulabilir zarif bir çiçektir. Çünkü her şeyden çok özgür düşünceye dayanır. Baskıya, zorlamaya gelmez.
Bugün için, Türklam’dan başka kesin kuralları ve yazılı bir kitabı yoktur. Bu nedenle yanlış yönlere götürülebilir, tartışmada insanların düşünceleri ve gönülleri bulandırılabilir. Türklam bu eksikliği giderecek ana kitaptır.
Henüz Türk laik felsefesinin yazarları ve düşünürleri yoktur. Kendisini diğer felsefelerden ayıracak anlatım biçimini, kendisini kanıtlayacak mantık yollarını bulamamış, kullanılan kalıpları kurallar halinde bir kitap haline getirilememiştir. İşte Türklam bu boşluğu dolduracak ana kitaptır.
Laiklik Cumhuriyetin emredici ve kısıtlayıcı birkaç yasasının arkasına sığınmış gözükmektedir, ancak gerçekte sanıldığından daha yaygın kabul görmüştür de yaygın kabul gören kurallarının ne olduğu, ne olmadığı; bunları kabul eden kişilerin kimler olduğu tam belli değildir.
Emredici ve kısıtlayıcı yasaların uygulanmadığı ve kaldırıldığı durumda toplumsal karışıklığın boyutlarının çok daha fazla artacağı ve laik insanlarda umutsuzluk ve mutsuzluk gelişeceği kesindir. Bu durum 1980lerde ve sonrasında yaşanmıştır.
Dincilerde ise mutsuzluk ve umutsuzluk artmayacaktır; çünkü onlar düşünmezler ve sadece önceden belirlenen ve değişmeyen kurallara inanırlar.
Tarih nehrinin uzunluğu göz önüne alındığında, laik düşünce ve laik yaşam, Türkiye için, bir yenidoğandır, bebek bile değil.
İşte bu düşünceyi sizler besleyecek, önce bebek ve sonra çocuk haline sizler getireceksiniz, laik yaşama inanan, Cumhuriyetin düşünce yapısı serbest ve özgür sayın yurttaşları!
Bakalım erginlik çağına ulaşabilecek mi?
Ortam sağlanırsa neden olmasın? Ben Türklam’ım diyebilirseniz, derseniz neden olmasın?
Kimliğini ben Türklam’ım diye adlandırabilen ve tanımlayabilen kişi ayni zamanda “ This is a free country,* ” diyebilecek ve bunu övünçle, kıvançla bütün dünyaya duyurabilecektir.
*= Burası özgür bir ülkedir. Bu değim önce Amerika Birleşik Devletlerinde başlamış ve sonra özgür batı ülkelerinde de kullanılmıştır. Ben, düşüncesi serbest, özgür bir ülkenin vatandaşıyım ve bana baskı uygulayamazsınız anlamına kullanılmaktadır. Düşünce ve basın özgürlüğü ve yansız adaleti olan ülkeler için geçerlidir.