Türklam’ın kuralları gereklidir, çünkü günlük hay huy arasında, nedenlerini pek düşünmeden farkında olduğunuz gibi, son yıllarda Türkiye’de yasaların dışına çıkan çok sayıda insancık türemiştir ki bunların çoğu, ne yazık ki devlet memuru sıfatını taşımaktadır.
Bunlar da başlangıçta sizler gibi Türklam idi.
Ancak Söztürklam’ı okumadıkları için Türklam olduklarını, yani adlarını bilmiyorlardı. Bunlar da namuslu, düzenli, disiplinli, yalan-dolan bilmeyen, vatansever insanlardı. Bunlara, politik eğilimi Cumhuriyetin bugünkü düzenini yıkmağa yönelik, bazı dinci, tarikatçı, Arap ruhlu, Arapça konuşturma hevesli, Türk ve Türkçe düşmanı, sizden görünen fakat size düşman kişilerce telkinlerde bulunuldu.
Vatanseverler, cumhuriyet düşmanlarını dinlediler çünkü vatanseverler ile cumhuriyet düşmanlarının ortak paydaları vardı ve hepsi Müslümandı.
Vatanseverler onların koyun postuna bürünmüş hırsız kurt olduklarını nereden bilecekler? Bunlar sadece mevki ve para hırsızı değildir; bunlar ruh hırsızıdırlar. Hırsızlıklarını türban adını verdikleri bez ile örterler.
Cumhuriyete karşı korku ve çekingenlik yaratıldı. Laiklik kötü bir şeymiş gibi gösterildi. Gösterilmedi mi?
Sen Müslümansın, değil mi, laiklik de ne, dendi; denmedi mi?
Sen şu tarikattansın, Cumhuriyet de nedir, dendi; denmedi mi?
Laiklik dinsizliktir, denmedi mi?
Bu laik vatandaşlarımız o zaman ne yapacaklarını şaşırdılar.
Doğruyu-yanlışı bilemediler. Ne cevap vereceklerini şaşırdılar.
Çünkü ellerinde size şimdi sunulan bu kitap, Söztürklam yoktu. Türklam’ın kurallarını anlatan kişiler de yoktu çünkü bir isim takılmamıştı.
Çünkü kendi adlarını, yani Türklam olduklarını bilmiyorlardı.
Sadece Müslüman olduklarını biliyorlardı.
Kendilerine Türklam adı öğretilmemişti. Kimse söylememişti ki! Bilselerdi laikliklerini ve Cumhuriyeti koruyabilirlerdi.
Bilselerdi vatanlarını para karşılığı, mevki karşılığı satmazlardı. Türk halkı asla o kadar alçalmaz. Alçalanlar var ise onlar Araplaşmış Türk halkıdır.
Laikliğin ne olduğunu bilmeyen ortalama yurttaşımız onu nasıl savunur?
İçten pazarlıklı, para dağıtan, mevki sözü veren, oy peşindeki birçok politikacı böylece Türkiye Cumhuriyetinin yürürlükteki yasalarını hiçe saydılar, horladılar, aşağıladılar.
Türkiye Cumhuriyetinin hoşgörüsüyle, boş verişiyle ve bazı din devletlerinin parasıyla, Türk kadınlarının başlarına o malum “ renkli perdeyi ” geçirdiler, adını türban takıp, kadınlarımızın yüzyıllardır kullandıkları başörtüsünü adeta Cumhuriyet karşıtı din devletlerinin bayrağı yaptılar; yapmadılar mı?
Kızlarımızın gözlerini kapattılar; onları aşağıladılar, çirkinleştirdiler, zavallı durumuna düşürdüler, düşürmediler mi?
Okullarımızda, üniversitelerimizde kızlarımızı devlete karşı yürütüp türban eylemi yaptırtmadılar mı?
Hanımlarımızı erkekten kaçan, ellerini sıkmaktan korkan zavallıcıklar haline getirdiler; devlete düşman, devletin kurucusu Atatürk’e ve arkadaşlarına kin duyan, Cumhuriyetin yasalarını istemeyen insancıklar haline getirdiler; getirmediler m?
Cumhuriyeti içinden böldüler.
Rahatsızlık ve huzursuzluk yarattılar.
Kişileri bölüp sen-ben diye ikilik yaptırdılar; yapmadılar mı?
Sözlerini eylemleri izledi. Aynen dış kökenli, aşırı sol veya komünist ideolojileri genç beyinlere sokarak nasıl aşırı sol terörcü gruplar oluşturdular ise, ayni biçimde aşırı dinci, aşırı sağcı, aşırı tarikatçı, aşırı partili terörcü gruplar oluşturdular.
Bunların yönetiminde çok zaman geçmeden Avrupa ve Amerika’nın uyguladığı evrensel insan haklarından ülkemizde vazgeçildiğini göreceğiz. Biraz daha zaman geçince Avrupa’dan, Avrupa insan Haklarından veya Komisyonundan uzaklaştırıldığımızı göreceğiz. Türklam gelmez ise felaket bekliyor bizleri.
Sevgili aydınlar. Lütfen Türklam’ı okuyunuz, öğreniniz ve sonra da halkımıza öğretiniz. Halkımız bilgi yoksunudur. Bildikleri bazı din insanlarının kendilerine öğrettiği kuranı, bilmedikleri dil olan Arapça okumak marifetidir. Okuyunca bir şey anlamıyorlar çünkü dili bilmiyorlar. Bu saçmalığı kırın. Halkımız aydınlatın. Üniversiteye giden gençlerimiz, bitirenlerimiz, avukat, doktor, mühendis olanlarımız, her okul düzeyindeki öğretmenlerimiz, subaylarımız, hepiniz bir araya geliniz ve ayrı, ayrı halkımıza sabırla Türklam’ı anlatınız ve öğretiniz.
Türklam gelmez ise Cumhuriyetimizin ve demokrasimizin ve hepsinin üstünde dilimiz Türkçenin ve Türklüğümüzün yaşama şansı yoktur.
Görev sizlerindir. Ben sadece Türklam’ı yazabilir, öğretebilir, kurallarını koyabilirim, fazlasını değil.