CategoryNe Mutlu Türklamım Diyene

YALNIZLIK

Y

Türklamı kabul edenler! Yalnızlık korkulacak bir olgu gibi gelebilir.  Çünkü eski grubunuz büyük olasılıkla sizden ayrılacaktır. Türklamı kabul edince eski inançların size armağan ettikleri yoklaştı; buhar oldu havaya karıştı; ama zaten gerçek değillerdi; inanınız. Yalnız kaldınız gibi gelecek. Ne var ki ayrılanlar sizi siz yapmıyordular ki!  Yalan varlıklar, olmayan varlıklara inanmak mı daha doğru, yalnızlığınızı fark edip de anlayıp da durumu kabullenmek mi? Uzun yıllar birlikte yaşamış çiftler gördüm. Eşlerinden birinin ölmesi geride kalanı ürkütüyor.  En büyük korkularını yalnız kalmak oluşturuyor. Böyle birisi ile...

SAF YOKLUK VAR OLABİLİR Mİ

S

Saf yokluk var olamaz. Baştan beri olmamıştır. Saf yokluk var olamaz ve hiç olmadı.    En az varlık bile mutlak yokluğun var olmadığını gösterir. Gazın varlığı bile, yokluğun varlığı bile saf yokluğun var olmadığını gösterir. Toz zerresinin zerresi bile varlıktır. Başlangıçtan beri en azın en azı var idi, çünkü yok var olamaz. En azın biraz üzerindeki bir varlığın biçimlenmesi bile zaman alır ki zaman bile bir varlıktır, o da bir birimdir. Zamanın varlığı bile saf yokluğun var olmadığını gösterir. İçinizdeki yaratıcının biçimlendirilebilmesi varlığa gerek duyar. Düşünceleri harekete geçiremediğimiz sürece yokturlar. Eylem...

58. HANGİ KARDEŞLİK

5

Türklam hangi kardeşliği yeğleyecek? Bir din kardeşliği var, bir de kan. Müslümanların ve Hristiyanların, “ din kardeşliği ” önerisi, tasarısı, kanımca,  içi boş gerçeklerden ileriye gitmiyor. Nasrettin Hoca’nın göle yoğurt mayası çalma paralelinde gerçekçiliğe sahip. Her şeyden önce gerçek değil, yani genetik, yani irsi, yani kan bağı söz konusu değil. Sonra, Ermenistan Ermenileri de, Müslüman olabiliyor, Yunanlılar da, Ruslar da, Araplar da. Saydığım bu ulus bireylerinin Türklerin yeminli düşmanları olduğunu Mısır’daki sağır sultan bile işitti, bir Araplaşan Türkler tıkadı kulaklarını. Biraz geriye gidersek, 1915-1919 savaşı esnasında...

1. TÜRKLAMIN ÖNDERLERİ

1

Türklam din değildir. Bir yaşam biçimi, bir yaşam yoludur. Türklam’ın önderi yoktur.  Türklam’ın peygamberi yoktur. Hiçbir dinin peygamberi Türklam’ın değildir. Hiçbir din kitabı Türklam’ı bağlamaz. Bu kitaplar kendi dinlerine inananların kitaplarıdır. Türklam bunları tanımaz. Türklam bunları tarihte neler olmuş bitmiş öğrenmek için okuyabilir, o kadar. Türklam bireylerindir. Herkes kendisi için en iyisi nedir, kendisi bilir. Türklamda büyük adamların nasıl ele alınması gerektiği daha önce anlatılmıştı.  İsterseniz o makaleyi yeniden okuyunuz. İnsanlık ailesinin büyükleri Türklam’ın da büyükleridir. Bizim büyüklerimiz Atatürk ve...

ATATÜRK’TEN HADİSLER

A

Önce hadis sözcüğünün ne anlama geldiğini yazmam gerekiyor. Bilenler bilir. Bilmeyenlerin öğrenmesinde her zaman yarar vardır, aydınlanma geç de olsa gereklidir. Hadis, yeni çıkmış, yeni icat, zamandaş, çağdaş, turfanda, son model veya modern anlamına gelen bir sözcüktür. ( Sözlükten alınmadır.) Kemal Atatürk’ün dünyaca tanınan güzel sözlerinden iki tane vereceğim. Ne Mutlu Türküm Diyene Yurtta Barış Cihanda Barış Ne var ki esas gayem Ata’nın hadisleri değil de onun başından geçen bir olay. Atatürk’ten alınma bir anı bu. Falih Rıfkı Atay naklediyor: “Bir gece Gazi; Ada’da, Yat Kulübünde konuşurken, yanındakilerden birinin sportmen olduğunu...

KÜÇÜK ALDANIŞ NEDİR

K

Küçük Aldanış kişilerin kendi kafa yapılarıyla ilgilidir. Güzel bir değimimiz var: Bakar kör. Aydınlarımızın çoğu, kanımca böyledir. Neden mi? Anlatayım. İnsanlar bir Cumhuriyete doğarlar. Seçimle gelen ve giden başbakanlar vardır. Padişah veya diktatör yoktur. Ülkede Medeni Kanun vardır. İnsanlar bir kişiyle evlenir, belediyede imza atar, mahkemede boşanırlar. İmam nikahı yoktur, boş ol diyerek boşanılmaz. Mahkemelerde kişinin savunması için avukat, devleti savunan savcı ve karar veren bağımsız yargıçlar vardır. Kadı yoktur. Vergiler için Maliye vardır. Gelir vergisi vardır, katma değer vergisi vardır. Daha bir sürü vergi vardır. Fitre veya...

GERÇEKLERİ GÖRMEĞE DAVET

G

Arap insanının kurgusu nasıl işlemiştir? Önceki makalelerde İslamiyet’i kabul eden Türklerin Türkçe adlarını fırlatıp atarak Arapça ad aldıklarını yazmıştım.  Daha sonra Arapça, ana dilimize yönelik istila savaşı başlattı demiştim. Bu yöntemle Cumhuriyete kadar Osmanlıca denen bir ara dil gelişti demiştim. Oradan devam edelim. Daha aradan birkaç deste sene geçmiş olsa idi, Atatürk gelmemiş olsa idi, Atatürk Devrimleri tutmamış olsa idi, Araplar, Kuranlarındaki,” bu kitabı Arapça okuyunuz,” emri sayesinde Türkçeyi tamamen ortadan kaldırmayı, en azından bu topraklarda, başarabilecekti. Bu yol sonradan Araplaşan bütün uluslarda kullanılan...

OSMANLI, OSMANLICA

O

Eğer Osman oğulları Türkçe konuşmayı sürdürseler idi Türklüklerini koruyabilirlerdi. Eğer Türkçeyi sevip yüceltmiş olsalardı, Türkçe bugün Avrupa’daki her ulusun ikinci dili olurdu. Ancak Osmanlı Hanedanı giderek Türklük davasını bıraktı, Türkçeyi terk etti ve Hanedan onlar için en önemli olgu haline geldi; dersek fazla abartılı mı olur? Devletleri son bulduğunda Osmanlı Sülalesi artık yabancılarla sık evlenme yüzünden,  Türk değildi dersek çok mu abartılı olur?  Konuştukları dil, Osmanlıca, artık Türkçe değildi, bu kesin çünkü ismi bile Türkçe değil, dersek tam isabet etmiş olmaz mıyız?   Osmanlı Devletinde yaşayan Türkler...

BİR ULUS

B

Bir Ulus başlığı iki kısımda incelenecektir: Türklamda Bir Ulus ve Yeğenlerimiz. Türklamda  “  Bir Ulus ”   Kavramı: Tek Ulus da denebilir. Bir tek ulus da denebilir. Türklam’a göre, sadece Türkiye Cumhuriyetinin yurttaşları Türk Ulus’unu oluştururlar. Türklam’a göre,  Türk sözcüğünün ne olduğunu en iyi anlatabilen tek örnek sözcük “ Amerikalı’dır”  Nasıl, Amerika Birleşik Devletlerini oluşturan halk,  kökenleri ne olursa olsun, kendilerini Amerikalı adıyla tanımlamaktadır; Türklam’a göre, Türk sözcüğünün anlamı da Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan insanlar için, böylesine bir bağlamda kabul edilmelidir...

ADLANDIRMANIN YARARI VAR

A

TÜRKLAM ADININ YARARI NEDİR? Yazar, Türkiye’deki kişisel ve toplumsal huzursuzluğu ve karmaşayı, Türklam adının verilmemesine veya benzer bir adlandırmanın veya tanımlamanın zamanında yapılmamasına bağlamaktadır. Ad verilmeyince laik kişiler benliklerini bulamadılar ve laik toplum kendi sınırlarını iyice çizemedi. Eğer laik kişiliğe benliğini tanımlayacak, sınırlarını çizecek ve onu tam anlamıyla tanıtacak bir ad daha önceden, laiklik devrimi yapıldığı an veya hemen sonra verilebilseydi, o zaman, bu insanlar felsefi yapılarını geliştirebilir, karakterlerini daha da sağlamlaştırabilir ve bugüne kadar bir hayli ilerleme kaydedebilirlerdi...