Basit GÖZLEMLER
Devlet ve halkın düşünürleri, laiklik ilkesinin uygulanmağa başlamasıyla birlikte doğması kaçınılmaz boşluğu görüp de bunu dolduramayınca neler oldu?
Kendi işi gücü ile yaşam kavgası ile karın doyurup çocuk okutmakla uğraşan, laik, az laik, hiç laik olmayan kişiler, sözü edilen boşlukta, bazı hesaplı-kitaplı inanç sömürgenlerinin ellerine düştüler. Sonuçta ve ortaya nasıl, hem de nasıl tipler çıktı, değil mi?
Eski bir değime göre, ibret-i alem bir toplum oluşturmadık mı?
Yelpazenin bir ucundan diğer ucuna kadar, en geri, en tutucu tiplerden tutun, en ilerici tiplere kadar, bu boşluk ortamında, vahşi eğrelti otları gibi, tip, tip insanlarımız doğup, ortalıklarda salınıp gezinmedi mi? Sömürgenlerin eline düşenlerin sayısı daha fazla, kendileri yol bulmak isteyenlerin sayısı daha az oldu. Türk Toplumu bu tür insancıklarla doluverdi bir süre sonra. Yaşam uzunluğu içinde bu kişileri hep birlikte izledik, değil mi?
Kara sarıklı, kara cüppeli, beyaz sarıklı, beyaz cüppeli, bağ sakallı, top sakallı; tarih sayfalarından fırlayıp gelen, müze köşelerinden sokağa dökülen tipler mi ararsınız, yoksa Rus kalpaklı, Paris şapkalı, Londra şemsiyeli, Kaliforniya bermudalı kişileri mi yoksa kara çarşaflı, beyaz çarşaflı, peçeli, mantolu, çeşit çeşit, rengarenk başörtülü tipler mi yoksa maksi etekli, mini etekli, mavi saç boyalı kişiler mi yoksa tamamen kapalı kara çarşafa girmiş ve peçe takan kişiler mi?
Yoksa katıksız oruç tutanları, üç ayları 6 aylara çıkaranları, beş vakit namazı tarikatlarla süsleyenleri mi yoksa ben dine inanmıyorum veya Allah’a inanmıyorum veya ben hiç bir şeye inanmıyorum diyenleri mi? Yoksa keçi sakallı, kaytan bıyıklı, kalın bıyıklı, badem bıyıklı, Tarkan bıyıklı tipleri mi?
Ne ararsanız var. Son beş yüz yılı ve bugünü ve yarını bulabileceğiniz, entrikalı, demokrasili, darbeli, diktatörlü, laikli, şeriatlı, komünistlikli, sosyalistlikli, sağcılı, solculu, dincili, hırsızlıklı, kokain kaçakçılıklı, insan kaçakçılıklı, diktatör eğilimli, tekmili birden 24 bölümün tamamını içeren aşk, sevgi, nefret, arkadaşlık, yalancılık, iftira, kumpaslı, hainlik ve macera filmi. Giriş bedava. Sinemanın ismi ne mi? Önce Türkiye Cumhuriyeti. Sonra onu da seçmenlerimiz bitirdi, yok etti. İsim artık sadece Türkiye mi? O bile belli değil. Türkiye kaldı mı yoksa sadece Cumhurbaşkanlığı sistemi mi? Tek adamlık mı? Ama asla diktatörlük değil. Sultanlık da değil. Başkanlık olabilir. Ama işlevsiz anayasa mahkemesi ve işlevsiz meclis olunca başkanlık olmaz. O halde ülkenin adı ne? Ben bilmiyorum. Bileniniz eminim vardır da söyleseniz ona itiraz eden de çıkar. Düşünün ülkenin adı bile belli değil. Böyle büyük bir boşluk içindedir eski Türkiye Cumhuriyeti şu anda.
Hesap vermek yok, harcamak sonsuz ve harcamayı yapan sadece bir aile. Üstelik doğan insanların gelecek 25 senesi ipotekli. Filmin ismini bile veremedim.
Boşluk yaratılmasaydı, hiç böyle insanlar ve hiç böyle bir toplum doğar mıydı? Bütün bu, taban tabana birbirine zıt, taban tabana birbirine aykırı giyim, kuşam, düşünce ve kavgalar, ulusal bir devlette olası mıydı eğer boşluk olmasa?
Yukarıda yazdıklarımın hepsi gözlemlerdir. Ben bir katkıda bulunmadım. Daha fazla gözlem yapılabilir ama sadece boşluğu anlatmak için yazdım. Bunlar gördüklerimiz ve yaşadıklarımızdır.
TÜRKLAMIN ÖNERİSİ:
Boşluğu gidermek ve anlaşmazlığı çözmek için:
Bir dil, bir ulus ve bir inanç önermektedir Türklam Yaşam Felsefesi.
Felsefemiz Türk, Türkçe ve Türklam adları ile özetlenebilir.
Evet, okuduğunuz bu amatör felsefe kitabının esası ve esas amacı yukarıdaki tek cümle ile özetlenebilir.
Türklam Yaşam Felsefesi sizlere bir yeni yaşam felsefesi ve onun getireceği bir yeni Yaşam Biçimi önermekte ve bunlarla birlikte bir de kimlik teklifinde bulunmaktadır.
Yeni bir kimlik!
Bu yeni kimliğinizi kabul ettiğiniz andan itibaren üç adet T harfi ile başlayan sözcükle karşılaşmaktasınız: Türk, Türkçe, Türklam.
Kimliğinizde Türk ve Türkçe sözcükleri daha önceden de bulunuyordu. Ne var ki Türklam bunlara da yeni bir bakış açısı getirmektedir. Ayrıca bir de Türklam var, değil mi? O nedir? Nasıl bir kimlik getirir?
Sevgili Yurttaşlar! İşte bu felsefe kitabı sizlere yeni kimliğiniz olan Türklam’ı sunacaktır.
Yurttaşlar! Bu bir sunudur. Sunulan her yemeği yemek veya hepsini yemek gibi bir zorunluluk mu var? Kitabı hoşgörüyle okuyunuz lütfen. Sonra sadece düşününüz.
Düşünmenizi sağlamak bile yeterlidir çünkü sonunda onur ve haklılık sahibi her olgu gibi Türklam da gönlünüzde hak ettiği yeri bulacaktır.
Çünkü hiçbir Türk göklerinde Arapça dua edilmesini dinlemek isteyecek kadar anadilini aşağılamak istemez. Anadili aşağılamak onursuzluktur. Hiçbir Türk onursuz değildir. Titreyin ve kendinize gelin!