Çocukluğumdan beri kitap yazmak isterdim. Emekli olduktan sonra yazıyorum. Bastırmak için yayınevi aramadım, bu nedenle, hiç değilse şimdilik, kitaplarımı okuyamazsınız. Yazdığım kitaplardan bir tanesinin ismi “ Öğretmenim, öğretmenim,” dir. O kitabımdaki önsözü sizinle, yeri gelmişken paylaşmak istiyorum. Sanırım Türklam’ın Gerçekleri Görmek başlıklı makalesindeki tezimi destekleyen yaşanmış bir kanıttır bu.
“ Uzun seneler yaşadığım Ankara’da – tamı tamamına 40 sene – en uzun süreli arkadaşım Yusuf ( Atak ) oldu. Yusuf benden 4–5 yaş büyük, Kosova, Prizren doğumlu bir Türk. Kendine, Koca Arnavut diye takılanlardan.
Yusuf ile uzun seneler bir konuda anlaşamadık ve sonunda bahse girdik.
Yusuf’a göre doğduğu ülke Yugoslavya çok mutlu, gelişmiş, sosyal yaşamı canlı, insan haklarına saygılı, etnik grupların mükemmel uyum içinde geçindikleri bir ülke idi. Tito’nun ülkesiyle ilgili görüşümün Yusuf’unkinden farklı yönleri vardı ama onları kabullenmezdi. Yugoslavya gelişmiş iken Türkiye gelişmemiş diye nitelendiriliyordu; bazılarınız anımsar.
Yusuf bunun nedenini her bölgenin kendi dilini konuşma özgürlüğüne bağlardı.
“ Bak,” sözüyle başlayarak tezini anlatırdı. “ Hırvatlar Hırvatça, Sırplar Sırpça konuşabiliyor. Onlar ve Makedonlar ve Slovenler mutlu ve müreffeh çünkü kendi dillerini konuşabiliyorlar. Kendi dillerinde konuşunca yörelerini kalkındırabiliyorlar. Bizlere ise Yugoslavya’da Türkçe konuşma yasağı var. Bizler de kaçıp Türkiye’ye geliyoruz. İyi bir ülkede herkesin ana dilini konuşmasına izin vermek gerekir.”
Ben ise, “ Yusuf, anadil çok belirleyici bir etkendir. Bir ülkenin içindeki etnik topluluklardan hangisi kendi anadilini konuşur ise o topluluk eninde sonunda özgürlük savaşı yapar ve kendi diliyle konuştuğu bir ülke yaratır. O zaman ülkeler bölünür. Küçük küçük ülkeler de büyüklerin oyuncağıdır, sofralarındaki yemekleridir; büyüklerce alabildiğine sömürülür.
Dolayısıyla, bence, bir ülkenin bütünlüğünün devamı birçok şeye değil, tek bir etkene dayanır ve o da dildir. Türkiye’de Türkçeden başka dile izin verdiğin an bölünmenin tohumlarını ekmişsin demektir ve gerisi sadece bir zamanlama sorunudur. Ülke zaman içinde bölünür. Devletlerin yaşı uzundur, biz görmesek bile bölünür.
Üstelik Türkiye Cumhuriyetinin savaş ile kendisini kurtardığı Osmanlı Devleti gibi bir de örneğimiz var. Osmanlı Devletinin içinde hangi halk hangi dili konuştuysa sonradan o dile ait devlet kuruldu,” tezini savundum.
İkimizin tezi 30 sene süre ile çarpıştı. İyi ve kötü yönleriyle konuştuk da konuştuk. Kavgasız, telaşsız, saygılı, sevgi dolu kısa, anlamlı konuşmalar yaptık. Ülke bir elmastır. Elmasın çeşitli yüzlerini gözler önüne serdik, konuştuk. Ta ki Tito öldü, Yugoslavya’da iç savaş başladı ve Yugoslavya 7–8 parçaya bölündü ve hangi bölge hangi dili konuşur ise o dili konuşan yöre bağımsız ülke haline geldi, Yusuf da geldi ve bahsi kazandığımı teslim etti.
“ Haklıymışsın,” sözüyle kaybetmenin üzüntüsünü dile getirdi, “ Anadil bağımsızlık getirdi ve Yugoslavya’yı parçaladı.”
PKK’nın açılımı Kürdistan Komünist Partisi’dir. İsmine bakarsanız neden Türkçe düşmanı olduğu kolayca anlaşılıyor, değil mi?”
Türkçe düşmanı her kuruluş, her kişi, Türk ve Türkiye düşmanıdır; bu böyle biline, böyle bellene.