Önce hadis sözcüğünün ne anlama geldiğini yazmam gerekiyor. Bilenler bilir. Bilmeyenlerin öğrenmesinde her zaman yarar vardır, aydınlanma geç de olsa gereklidir.
Hadis, yeni çıkmış, yeni icat, zamandaş, çağdaş, turfanda, son model veya modern anlamına gelen bir sözcüktür. ( Sözlükten alınmadır.)
Kemal Atatürk’ün dünyaca tanınan güzel sözlerinden iki tane vereceğim.
Ne Mutlu Türküm Diyene
Yurtta Barış Cihanda Barış
Ne var ki esas gayem Ata’nın hadisleri değil de onun başından geçen bir olay. Atatürk’ten alınma bir anı bu. Falih Rıfkı Atay naklediyor:
“Bir gece Gazi; Ada’da, Yat Kulübünde konuşurken, yanındakilerden birinin sportmen olduğunu anladı. Ona şu suali sordu:
“ Spor nedir?”
Muhatabı sporu herkesin bildiği gibi tarif etti.
Gazi dedi ki: “ Bana daha açık, bariz bir tarif bulabilir misiniz?”
Belki en güzel cevabı bulmak için düşünen sportmenin ufak bir tevakkufu üzerine Gazi şu hatırasını anlattı:
“ Arıburnu Kumandanı idim. İki tarafın ateş hatları arasında elli altmış metre mesafe vardı. Birbirine en yakın hatlar arasında dolaşan Türk ve İngiliz keşşaflarından ikisi, gecenin kesafeti içinde ellerindeki uzun silahları istimal edemeyecek kadar burun buruna temas etmişler. Her iki cesur keşşaf, silahlarını atmışlar, doğrudan doğruya birbirlerini boğazlamak için ellerini kullanmak zaruretini hissetmişler.
İngiliz keşşaf yumruklarını sıkmış. Boks denilen idmanı Türk neferinin vücut ve kalbi üzerinde tatbik etmeğe başlamış. Bu mahirane yumruk idmanını bilmeyen Türk neferi kalbine maddeten, vicdanına manen vurulan darbelerin tesiri altında iki elini ötekinin boğazına uzatmış, var kuvvetiyle düşmanın boğazını yakalamış. Düşman neferinin boğazı iki demir pençenin mengenesinde sıkışınca, bizim nefer boks darbelerinin iptida hafiflediğini, biraz sonra zail olduğunu görmüş.
Nefer, esirini sürükleyerek benim yanıma getirdi. Gece yarısından sonra idi. Evvela düşman neferini isticvap ettim: “ Ne oldu? Sen niçin buralara kadar geldin?”
“ Spor…” Cevabını verdi.
Bizimkine sordum: “ Nasıl oldu?”
Nefer, esirin verdiği ilmi cevabı anlamamış olmaktan korkarak: “Bilmiyorum,” dedi
Ben, birinci ilmi ve fenni değil, ikincinin cehilden ziyade edep ve terbiyesinin üzerinde fazla durmadım.
“ Sen sportmen misin?”
“ Evet, çok iyi…”
“ Bizim neferi nasıl buldun?”
“ Bilmiyor,” dedi.
Türk neferine döndüm. “ İşitiyor musun, senin için, bilmiyor, cahildir,” dedi.
Kısaca: “Huzurunuza getirdim efendim, cevabını verdi.”
Gazi devam etti. “Benden spor nedir, diye sorulursa vereceğim cevap şudur: Spor, vatanın, milletin âli menfaatlerine tecavüz edenleri gırtlaklarından yakalayıp memleket ve millet hâkimlerinin huzuruna getirebilmek kabiliyet-i maddiye ve maneviye sidir.”
Değerli okurlarım, ülkemizde sporu Kemal Atatürk gibi anlayanların yaşadıklarına inanmak istiyorum.
Spor, efendim, Atatürk’ümüze göre, ülkemizin yüksek çıkarlarına tecavüz edenleri gırtlaklarından yakalayıp ülkenin tarafsız yargıçlarının huzuruna getirebilme maddi ve manevi yeteneğidir.
Bu yetenekteki yurttaşlarımızın varlığına gerçekten inanıyorum. Gerisi evrensel yasaları uygulayacak bağımsız yargıçlarımıza kalmış zor işlerdir.