Ölümden sonraki yaşama, ruhun varlığına, ölümden sonra ruhun cennete veya başka yerlere gidebileceğine inanmak güzel bir öyküdür. Ne var ki Türklamda inanç ile aranızda hiç yalan bulunmamalıdır çünkü inanç içinizdedir ve yalan söylerseniz kendinize yalan söylemiş olursunuz ki bu da kişiliğinizin içinizden ikiye bölünmesi demektir. Sonuçta ayakları yere basmayan, hayal dünyasında yaşayan ruh hastası haline gelebilirsiniz. Bu ise tehlikeli bir durumdur. İnanç sömürgenlerinin tetikçisi ve oyuncağı haline dönüştürebilirsiniz.
Türklamda biliniz ki öteki dünya yoktur, öbür dünya yoktur. Türklam ayakları yere basan ciddi, güzel, eğlenceli, bilimli insandır.
Türklamı kabul ettikten sonraki yaşamınızla, güçlü ve bilimli insanlar sıfatıyla eriştiğiniz basamak, her türlü yalanın ve aldatmacanın üzerine çıktığınızı göstermektedir.
Diğer yandan eğer henüz Türklam değilseniz, güçsüz ve bilgisiz iseniz o zaman bilgi edinmeli ve bilginin gücünü almalı ve güçlü, yapıcı insanlar haline değişmelisiniz. Bilgi sadece pozitif bilimle elde edilir. Başka bilgi türü yoktur. Bilgisizlik dincilerin ustalıkla kullandığı silahtır ve üstünü örtemedikleri bilgisizlikleri türbanla kapatırlar
Dolayısıyla kabul ediniz ki yaşamın bildiğiniz biçimiyle bitmesi yani ölmeniz sonunuzdur ve bir kere öldükten sonra bildiğiniz gibi bir yaşam artık yoktur. Ölümden sonra yaşam ne kemik ne et ve ne de ruh olarak vardır.
Ancak ölüm son mudur? Bunu daha sonraki makalede okuyacaksınız.
Türklamın yeni insanına dönüşmek zaman alır, pozitif bilgi ister, safsatadan uzaklaşmak için beyninize çocuklukta yerleştirilenlerden kurtulmayı becermekle olasıdır. Dilinizden bazı din sözcüklerini ayıklamakla olasıdır. Kendinizi kırmalı ve yeniden inşa etmelisiniz.